Yaratıcılığın İzinde

     Yaratıcılık denildiğinde genellikle aklımıza büyük buluşlar veya sanat eserleri gelse de aslında hayatımızı doğal akışında sürdürmek veya karşılaştığımız hayat sorunlarının çözümünde gösterdiğimiz tüm aktiviteler yaratıcı aktivitelerdir. Mesela bir terzinin artan kumaşları kullanarak yama tekniği ile bir yatak örtüsü yapması, kumandayı bulamayan babanın cep telefonuna bir uygulama indirip çizgi film kanalını değiştirmesi… Dolayısıyla yaratıcılık, büyük problemleri çözme ve büyük buluşlar ortaya çıkarma sürecinde olduğu gibi günlük hayatta karşılaştığımız problemleri çözme sürecinde de ihtiyacımız olan bir özelliktir.

     Yaratıcılık, yaşantımıza zenginlik ve içgörü katar. Yaratıcılık, birer insan olarak neler yapabileceğimizin göstergesidir. Peki bir insandan daha üstün ve çok yüksek zeka gerektiren birçok veriyi kolaylıkla işleyebilen bilgisayarlar yaratıcıdır diyebilir miyiz? Yaklaşık 50-60 yıl öncesine kadar yaratıcılık ile zekilik yani IQ aynı anlamda tanımlanıyordu. 1950’li ve 1960’lı yıllarda başlayan yaratıcılık ile ilgili çalışmalar zeka ile yaratıcılığın farklı şeyler olduğunu ortaya koymuştur.

     Yaratıcılık ile ile ilgili yaptığı çalışmalar ile tanınan Galton, İngiltere’de seçkin ve saygın ailelerdeki en yaratıcı bireyler üzerinden kalıtsal yeteneği incelemiş ve sonuç olarak yaratıcılığın potansiyel olarak her bireyde var olduğunu öne sürmüştür.

     1950’lerden önceki çalışmalarda yaratıcılık bilimdeki buluşlar ya da sanat eserleri üzerinden incelenmiştir.

     1960’larda yaratıcılık süreç olarak ele alındığında birbirini takip eden zincirleme parçaların (hazırlık, kuluçka, aydınlanma ve doğrulama) ortaya çıkardığı bir durum olarak değerlendirilmiştir.

     1970’li ve 1980’li yıllarda bilişsel psikoloji temele alınmış, insanlar yaratıcı bir davranış sergilediklerinde ne tür bilişsel süreçler işlediğinie odaklanılmıştır.

     1980 ve 90’larda ise yaratıcılığa multidisipliner bir yaklaşım olan sosyokültürel yaklaşım ile odaklanılmıştır.

     Günümüzde yaratıcılık çalışmaları sayısal olarak  artmıştır. Ancak bunun yanında  bazı sıkıntılar da baş göstermiştir. Plucker, Beghetto ve Dow’un (2004) yaptığı bir araştırmada yaratıcılıkla ilgili çokça alıntılanan 90 çalışma ele alınmış ve bu çalışmaların sadece %38’inde yaratıcılık tanımının yapıldığı görülmüştür. Kaufman ve Beghetto’nun (2009) bir çalışmasında ise, tek bir veritabanı tarandığında binlerce yaratıcılıkla ilgili çalışma olduğu görülmüştür.

     Yani yaratıcılıkla ilgili çalışmalar artsa da hala daha ortak bir tanım yoktur ve hatta pek çoğunda yaratıcılığın tanımı dahi yapılamamıştır. Buradan hareketle yaratıcılık alanında çalışmalar yapan kişilerin yaptıkları tanımları incelemekte fayda vardır.